TÜRK MEDENİ KANUNU VE TÜRK CEZA KANUNU
Medenî kanun, kişi,
aile, miras ve eşya hukukuyla ilgili münasebetleri düzenleyen kanundur.
Kişilerin hak ve ödevleri, ailenin kuruluşu, miras ilişkilerinin
düzenlenmesi, medenî kanunun konuları içine girer.
Osmanlı Devleti on dokuzuncu yüzyıl sonlarında "Mecelle"
adıyla bir medenî kanunu yürürlüğe koydu. Ancak bu kanun da zaman
içerisinde yetersiz kaldı.
Yeni kurulan Türk devletinin, çağdaş bir toplum düzenine
ulaşabilmesi için günün şartlarına uygun bir medenî kanun gerekiyordu.
Bunun için ya yeni bir kanun hazırlanacaktı ya da ileri bir ülkenin
kanunları alınacaktı. Yeni bir kanunun hazırlanması uzun bir zaman
alabilirdi.
İnkılâpların hızla gerçekleştirildiği ülkemizde uzun
süre beklenmesi uygun değildi. Sonunda, dünya medenî kanunlarının
en yenisi, en pratiği ve en demokratiği olan İsviçre Medenî Kanunu'nun
alınması kabul edildi. Hukuk uzmanlarından oluşan bir kurul bu kanunu
Türkçe'ye çevirip bazı eklemelerle Türk Medenî Kanunu'nu hazırladılar.
Lâik hukuk sisteminin temeli olan bu kanun 17 Şubat 1926'da meclis
tarafından kabul edilip, 4 Ekim 1926'da yürürlüğe girdi.
Bu kanunla; kadın ve erkek eşitliği sağlandı. Kadın
hem günlük hayatta hem de ekonomik hayatta erkekle eşit haklara
sahip oldu. İstediği mesleğe girme hakkına sahip oldu. Tek kadınla
evlenme ve resmî nikâh esası getirildi. Miras konusunda eşitlik
sağlandı. Bu şekilde Türk aile hayatı yeniden düzenlendi.
Türk Medenî Kanunu'nun kabul edilmesiyle, bütün hukuk
kurallarımızın lâik esaslara göre yeniden düzenlenmesi için diğer
kanunlar da değiştirildi. Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu, Ceza Kanunu
yeniden hazırlanarak yürürlüğe girdi.
Hukuk alanındaki inkılâplar ülkemizde zihniyet değişikliğine
zemin hazırlamış, hukukî ve sosyal hayatı kökten etkilemiştir.

|