Dilin Türkçeleştirilmesi
1941- 42 yıllarında Yücel, dilin Türkçeleştirilmesi
ve bilim dilinin ortak bir dilde birleştirilmesi için çabalarını yoğunlaştırır.
Neşriyat Kongresi ve Birinci Maarif Şurası toplantılarından sonra, kısa
aralarla birbirini izleyen üç toplantı düzenler. Önce 6 Haziran 1941'de
onun başkanlığında Birinci Coğrafya Kongresi toplanır. Üç komisyondan
oluşan bu kongre, ilk, orta ve lise müfredat programları ile ders kitapları,
coğrafya terimleri ve coğrafî isimlerin yazılması, Türkiye Coğrafyası'nın
ana hatları ve yerlerin adlandırılması üzerinde çalışmalar yapar. Kongrenin
vardığı neticelerden biri, kurulması önerilen ve kabul edilen Türk Coğrafya
Kurumu'dur.
Kısa bir süre sonra Gramer Komisyonu toplantıya çağrılır. Yücel, 1940'
ta Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türk dili doçenti Tahsin Banguoğlu'nu
Türkçe'nin kendi yapısına özgü bir gramer kitabı yazmakla görevlendirmiştir.
Bu çalışmanın sonucu olarak 'Ana Hatlariyle Türk Grameri' adlı kitap 1940-41
ders yılında öğretmenlerin ve uzman kişilerin kullanımına, eleştiri ve
önerilerine sunulur. Yücel, 7 Temmuz 1941'de Gramer Komisyonu'nun ilk
top-lantısını açtığında, söz konusu gramer kitabına ilişkin cevaplar artık
değerlendirilmiş bulunmaktadır. Komisyon, eseri inceleyerek okullarda
okutulacak gramerlere temel olmak üzere kabul eder. "Bangu-oğlu'nun
meydana getirdiği bu gramer, bilimsel yöntemle yazılmış olması bakımından
Türk gramerinde bir adım sayılır. Eserde, fonetik konusu önemle ele alınmış,
morfoloji ve sentaks konularına da layık olduğu yer verilmiştir. Eser
terminoloji bakımından da yenidir. Bu tarihten sonra okullar için yazılan
gramer kitaplarında bu yöntem izlenmiştir."
"Terim işleri de başka bir evreye girmiştir. Önce fakültelerle yüksek
okullarda hazırlanan terimler, üniversitede kurulan komisyon tarafından
karşılaştırılıp düzenlendikten sonra Dil Kurumu'nda hep birlikte yeniden
gözden geçirilmiş ve terim işlerine böyle bir doğrultu verilmiştir."
1941'de, fakültelerde komisyonların hazırladıkları terimleri düzenlemek
üzere yapılan toplantılara Yücel de katılır ve İstanbul Üniversitesi Hukuk
Fakültesi Dekanı Prof. Ali Fuat Başgil (1893-1967)'den terim listesini
ister. Başgil, hatıralarında bu konuşmayı şöyle aktarır: "Hasan-Âli'ye
cevap verdim. Hukuk Fakültesi olarak bizim vaziyetimiz, dedim. Tıp ve
Fen Fakültelerininkile kıyas edilemez. Bu berikilerin dili, serbest birer
zümre dilidir. Ve anlaşmaya bağlıdır."
"Hukukta iş böyle değildir. Hukukun dili evvela kanun, sonra da,
millet dilidir ve kanun ile bağlıdır. Kanunun dili de millet camiasının
dilidir ve öyle olmak lazımdır. Çünkü kanunu insanlara meram anlatmak
için yapılır. Binaenaleyh hitab ettiği insanların dili ile yazılması icab
eder."
"Bu çok basit hakikati kabul ediyorsak, bir hukuk hocasının kanun
dilinden başka bir dil ile ders vermesi, evvela kanuna aykırıdır ve meslekî
bir suçtur. Saniyen de, talebesine karşı vazifesini yapmamaktır. Zira
hukuk hocasının ilk vazifesi talebesine kanun öğretmektir. Kanun kendi
dili ile konuşulursa öğretilir."
"Eğer bizden de Tıp ve Fenden olduğu gibi, dertlerimizi öz Türkçe
ile yapmamız istenirse, evvelemirde, Teşkilatı Esasiye Kanunundan başlamak
üzere, bütün ana kanunların dilini değiştirmelidir. Başka türlü olmasına
hem hukuken, hem de usulen imkan yoktur. Bu düşünce iledir ki biz hiç
bir hazırlıkta bulunmadık."
"Hasan-Âli cevap verdi:
Bu doğrudur. O halde, biz hükümet olarak evvela, Teşkilatı Esasiye başta
gelmek üzere ana kanunları öz Türkçe'ye çevireceğiz. [...] Hiç birimiz
Hasan-Âli'nin o halde ana kanunların dilini çevireceğiz sözüne kıymet
vermedik. Çünkü Meclisin, vazifesi dışa, böyle bir işe girişeceğini ihtimalden
uzak gördük."
Başgil ile arasında geçen bu konuşmadan sonra Yücel, Teşkilat-ı Esasiye
Kanununu Türkçeleştirmeye karar verir. Resmî dairelerde ve mahkemelerde
konuşulan dil eski biçimde kaldığından, iş hayatını ikiye bölmektedir.
1942 yılında Teşkilat-ı Esasiye dilini Türkçeleştirmek için kurulan komisyonların
hazırladığı tasarılar, yetkililere gönderilir, fakat bir sonuç alınamaz.
14 Kasım 1944 tarihinde yapılan toplantıda C.H.P. Meclis Grubu, Teşkilat-ı
Esasiye Kanunu'nun dil açısından incelenmesi için bir komisyon kurulmasına
karar verir. Bu komisyonun hazırladığı anayasa tasarısı 10 Ocak 1945 tarihinde
Meclis tarafından kabul edilir ve böylece devlet dili Türkçeleştirilir.
Yücel, dil konusundaki düşüncelerini söyle ifade eder: "Biz, dil
meselesini... bütün cepheleriyle ve tekamüliyle almış bulunuyoruz ve Türk
Kültürünün belkemiği addediyoruz. Bu sahada bütün emekler... Türk kültürünün
kurulması davasiyle ilgilidir. Bu davayı sistemli ve canlı bir mevzu olarak
ele almadıkça, seyrini kolaylaştırmadıkça onu her hangi bir şekilde halletmek
imkanı olmadığına kani bulunuyoruz. Onun için bir taraftan imla, diğer
taraftan bugünkü dilimizin, menşei ne olursa olsun, kullanılan anasırının
lügatini tesbit etmek suretiyle, sonra dilimizin hazineleri demek olan
eski ve yeni metinlerini neşretmek yolu ile ve dilimiz hakkında yerli
ve yabancı alimlerin şimdiye kadar yaptıkları etütleri yayma suretiyle
ve bütün bunların fişlenmesi demek olan ansiklopediler vücuda getirerek
dilimizin inkişaf imkanlarını tesbit ve ihzar yolunda bulunuyoruz. Onun
için dil meselesinin vazı ve hallini bizden sonraki nesillere telkin ve
tedris, bizim için ana davalardan biri ve belki birincisidir. Bu sebepledir
ki İstanbul Üniversitesi'nde terim meselesini sıkı surette takip ediyor
ve her şubede vazife almış olanlara mensup oldukları ilim şubelerinin
dillerini yapmanın, o ilmi öğrenme kadar mühim bir iş olduğunu telkin
etmek istiyoruz. Çünki ilim, mefhumlarla tesis edilebilen mücerret bir
sistemdir." "Nerede ilim varsa orada mutlaka ilmin dili de vardır.
Dilsiz ilim olamaz ve olmamıştır. Biz, bir Türk kültürü kurmak, millî
vasfı olan ve bütün medeniyet alemi içinde varlığı duyulan bir ilim hayatı
vücude getirmek yolundayız. İlim, müşahadelerin uyandırdığı mefhumlarla
kurulmuş bir sistem olduğuna ve mefhumlar ise kelimelerle şekillendiğine
göre Türk ilmi, Türkçe bir ilim diliyle beraber varolacaktır."
Yoğun kurul çalışmaları sonunda büyük bir gereksinimi karşılayacak ölçüde
çeşitli bilim dallarını kapsayan sözlükler hazırlanır ve ardarda yayımlanır:
İmla Kılavuzu 1941, Gramer Terimleri 1942, Coğrafya Terimleri 1942, Felsefe
ve Gramer Terimleri 1942, Hukuk Lugatı 1944, Türkçe Sözlük 1944. Yine
aynı yıllarda, halk ağızları ile diğer Türk dilleri üzerine yapılan çalışmalar
yoğunlaştırılır ve eski eserlerin taranmasıyla meydana getirilmiş olan
'Tanıklarıyla Tarama Sözlüğü'nün ilk ciltleri yayımlanır.
Bu etkinliklerin yanı sıra Yücel, Osmanlıca
kitap ve belgelerin satın alınarak bu alanda bilimsel araştırma yapan
kuruluşlarla öğretim kurumlarının yararlanmasına sunulması için de gayret
göstermiştir.
|