Maarif Vekili Hasan-Âli Yücel



     Hasan-Âli Yücel, 28 Aralık 1938'de, 41 yaşındayken başbakan Celal Bayar (1883-1986)'ın kurduğu kabinede Maarif Vekilliğine atanır. Görevi alır almaz, kendinden önce vekil olan ve teknik alandaki ve kırsal kesimdeki öğretim işlerinde reform girişimlerinde bulunmuş olan Saffet Arıkan (1888 - 1947)'ın bıraktığı yerden işe başlar. Fakat Yücel, öğretim sistemi anlayışında meslektaşlarından farklı bir görüşe sahiptir: "Maarif tarihimize acele bir göz atıldığı zaman, Tanzimattan bu yana geçen yüz senelik devre içerisinde, maarif işlerimiz -istisnası pek az olacak- sırf nazariyeler ve taklit mahiyetinde kalmış iktibaslarla, ancak muayyen zamanlarda muayyen cepheleri nazara alınmak üzere halledilmeğe çalışılmıştır. Bu yüzden birçok münakaşalar, pek çok zamanlarımızı yutmuştur. Bilerek çalışan eski seleflerim arasında saymayı doğru bulduğum Emrullah Efendi merhum bile, Tuba ağacı misalinde görüleceği veçhile, Türk maarifinin muayyen bir cephesinde zihin yorarak ana davayı halledeceği zahabına düşmüştü. Halbuki bir milletin kültür meselesi tek cepheli olmadığı için sentetik bir gözle her tarafı birden rüyet sahasına alınarak mütalaa edilmelidir, kanaatindeyim. Eğer maarifimizi bir ağaca benzeterek tetkik etmek iktiza ediyorsa, onu muhayyel bir cennet nebatı gibi değil, tabiatta yaşayan hakikî bir varlık halinde; kökleri ile, dalları ve yapraklariyle nazara almak iktiza eder. Bunun içindir ki biz Türk maarifini ilk öğretim mekdebinden alarak Üniversitelerine ve Akademileri ne kadar hiçbir cihetini ihmal etmeksizin, toplu bir halde gözönüne almayı zaruri bulduk.
Külle terbiyesi ve tahsili, ilk nazarda bir milletin içerisinde doğacak yüksek ilim hareketlerine tesir etmez gibi görünebilir. Bu hataya düşmemek için her iki mesele arasındaki kat'î ve hayatî münasebeti, birinin diğerine tercih etmeksizin aynı ehemmiyette itibara almalıdır. Bu derin münasebeti şu düstur ile ifade etmekte büyük isabet olduğu inanına varmış bulunuyorum: 'Bir memlekette yaygın ve kuvvetli bir ilk tahsil kurulmadan özlü ve köklü bir ilim hareketi doğamaz.' Yüksek öğretim davamızı tesbite uğraşırken, ilk öğretim meselemizin halli için zihin yormağa bundan dolayı kendimizi mecbur hissettik." Yücel, bu görüşe uygun olarak eğitim ve öğretimin her alanında reform yapmayı amaçlar. Onun hedeflediği böyle bir esaslı girişim için koşullar müsaittir:
- Kemalist reformlar, bundan sonra yapılacak olan reformlar için verimli bir taban oluşturur,
- Aralarında İhsan Sungu (1883-1947), İsmail Hakkı Tonguç, Rüştü Uzel (1881-1965) ve Cevat Dursunoğlu (1892-1970)'nun bulunduğu tecrübeli elemanlar görevlendirilmiştir,
- Kendisinden önce görev yapmış olanlar vasıtasıyla yabancı uzmanlara hazırlatılmış olan Türk eğitim sisteminin incelemeleri mevcuttur,
- Türkiye'de göçmen olarak yaşayan Alman profesörlerin, bu reform çabalarına katkıları olmuştur.
Burada özellikle Yücel'in Türk eğitim sistemi konusundaki kendi deneyim ve bilgilerini de vurgulamak gerekir. Kemalist ilkeler doğrultusunda ve İsmet İnönü'nün desteğiyle Yücel, hümanist kültür reformlarına başlar.

Bir Önceki Sayfa