Yayınlar
A. Tercüme Bürosu
Yücel, batı dillerinden Türkçe'ye çevirinin
önemini ve gerekliliğini şöyle anlatmaktadır: "Garp kültür ve tefekkür
camiasının seçkin bir uzvu olmak dileğinde ve azminde bulunan Cumhuriyetçi
Türkiye, medenî dünyanın eski ve yeni fikir mahsullerini kendi diline
çevirmek ve alemin duyuş ve düşünüşü ile benliğini kuvvetlendirmek mecburiyetindedir.
Bu mecburiyet, bizi geniş bir tercüme seferberliğine davet ediyor."
"Kültür tanışkanlığının fikri manzarası her zaman ve her yerde, dil
ve yazılı eser alışverişi ile olmuştur; bizde de aynı hal vaki oluyor.
Tercüme; zihnî, fikrî ve medenî bir intibak olduğuna göre, gün günden
daha mütekamil bir 'ana diline nakil' hareketi bizde de tekevvün etmiştir.
Münevverlerimiz, kendi aralarında verimli bir birleşme yapamadıkları ve
bu işlerde başka memleketlerde büyük müessiriyeti olan naşirlerin bilgili
ön-ayak oluşlarına imkan bulunmadığı için tercüme davamız bir türlü rasyonel
bir tertibin zincirini takip edemedi. Hususî teşebbüs ve teşekküllerle
vücut bulması temenniye çok layık olan bu büyük kültür davasının Devlet
eline intikali, bu sebeplerle bir zaruret olmuştur."
"Maarif Vekilliği'nin tercüme işi ile ciddî surette meşgul oluşu,
bu hareketin Devlet kadrosu dışında inkişafına bir başlangıç olmak içindir.
Bir asırdır nice nice eserleri tercüme ve basma için emek verildiği halde,
dünya şaheserlerinden başlıcalarının Millî kütüphanemizde bulunmayışı,
gelişigüzel çalışıldığının en kuvvetli, fakat en acıklı delilidir."
Batı ile kültür tanışıklığındaki amaç, hümanizma ruhunun benimsenmesi
ve Cumhuriyet'in kurulmasıyla başlamış olan Türk Rönesansı'na hizmet etmektir.
Yücel, bu görevi "daha dilimizin bile doğru dürüst yerleşmediği bir
dönemde", "bir yabancı dili iyi bilenler parmakla gösterilirken..."
üstlenir. Bedrettin Tuncel, Tercüme Heyeti'nin çalışmalarını şöyle anlatmaktadır:
"Ankara Halkevi İdare Heyeti salonunda çalışmalarına başlayan yirmi
yedi üyeli Tercüme Encümeni raporu Kongre umumi heyetinde görüşülürken
büyük ilgi görmüştü. Rapora ekli eserler listesi, Encümen çalışmalarının
en önemli konusu olmuş. Yücel, işleri arasında, bu çalışmalara heyecanla
katılmıştı. Kongrece kabul edilen eserler listesi sonradan Tercüme Bürosu'nun
çalışma programının esasını teşkil etmiştir. [...] Özellikle belirtmek
isteriz ki, Tercüme Encümeni raporunda tavsiye edilen hususlar, Yücel'in
'takip' fikriyle gerçekleştirilmiş veya gerçekleştirilme yoluna girmiştir.
İlk toplantısını Ankara'da 28 Şubat 1940 tarihinde yapan Tercüme Heyeti,
onun başkanlığı altında, heyecan verici sözleriyle çalışmalarına başlamış,
ilk iş olarak Neşriyat Kongresi Tercüme Encümeni raporunu incelemiş, tavsiye
edilen esaslara uymayı kararlaştırmıştı. O günden sonra Heyet, Dr. Adnan
Adıvar'ın başkanlığında dört toplantı yapmış ve raporda teklif olunan
'Daimî Büro'yu kurmuştu." Nurullah Ataç tarafından yönetilen Daimî
Büro'nun üyeleri arasmda Saffet Pala, Sabahattin Eyüboğlu, Sabahattin
Ali, Bedrettin Tuncel, Enver Ziya Karal ve Nusret Hızır bulunmaktadır.
Böylece kuruluşundan kısa bir süre sonra dünya edebiyatı klasiklerinin
çevirisine başlanır ve 1946 sonuna değin toplam 496 eser Türkçe'ye çevrilir.
İlk üç yılda yayımlanan 109 eserin 39'u Klasik Yunanca'dan, 38'i Fransızca'dan,
10'u Almanca'dan. 8'i İngilizce'den, 6'sı Latince'den, 5'i Şark ve İslam
Klasiklerinden, 2'si Rusça'dan ve bir tanesi de İskandinav edebiyatındandır.
Bundan sonraki yıllarda eser verimi daha büyük çeşitlilik gösterir. Dil
ve biçem normları, çevirmenden çevirmene değişmekle birlikle, genelde
yalın ve anlaşılabilir bir Türkçe norm olarak benimsenmiştir. Edebî eserlerin
yanısıra, felsefe derslerindeki ders kitabı açığını gidermek için felsefe
konusunda yazılmış önemli bazı eserler de Türkçe'ye çevrilir. Tercümelerin
ilk baskılarında yer alan önsözde Yücel şunları yazmaktadır: "Hümanizma
ruhunun ilk anlayış ve duyuş merhalesi, insan varlığının en müşahhas şekilde
ifadesi olan sanal eserlerinin benimsenmesiyle başlar. Sanat şubeleri
içinde edebiyat, bu ifadenin zihin unsurları en zengin olanıdır. Bunun
içindir ki bir milletin, diğer milletler edebiyatını kendi dilinde, daha
doğrusu kendi idrakinde tekrar etmesi; zeka ve anlama kudretini o eserler
nispetinde artırması, canlandırması ve yeniden yaratmasıdır."
Tercümelerin yaratıcılık etkisi kısa bir
süre sonra şiirde ve çağdaş Türk edebiyatında görülür. Bu bağlamda etkisinden
özellikle söz edilmesi gereken yayın 'Tercüme' Dergisidir. 'Tercüme',
19 Mayıs 1940 yılında iki aylık olarak yayımlanmaya başlar. Dergi, iki
bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, çoğu zaman karşı sayfada verilen
orijinal metinle birlikle şiir, öykü, roman ve oyunlardan bölümler yer
alır. Çeviri üzerine kuramsal ve eleştirel yazılar içeren ikinci bölüm
ise, güncel çeviri etkinlikleri üzerine bir tartışma platformu niteliğindedir.
Derginin Haberler bölümünde, değişen üyeler, yeni ya da ek listeler, toplantılarda
alınan kararlar, çevirmenlere dağıtılan yapıtlar, yayımlanması uygun görülen
ve yayımlanan çeviriler duyurulur. Düzenlilik açısından derginin ilk beş
yılı bir dönem oluşturur, önemli aksamalar ise bu dönemden sonra görülür.
Bir yayın organı olarak, genelde çeviri konusunda bir bilinç oluşmasında,
dolayısıyla anadili alanında da yepyeni bir perspektivin doğmasında büyük
katkısı olmuş, dilin yönlendirilmesi ve araştırılması hızlı bir gelişme
göstermiştir. Özel yayınevleri, devlet öncülüğünde kurulan Tercüme Bürosu'nuıı
çalışmalarını izler.
B. Ansiklopediler ve Dergiler
Birinci Türk Neşriyat Kongresi'nde, ansiklopedik
yayınların önemi belirtilmiş ve devletin bu alanda öncelik yapması istenmiştir.
Kongrenin ardından, Maarif Vekaleti, Leiden'de İngilizce, Fransızca ve
Almanca olarak yayımlanan 'Encyclopedie de l' İslam'ın (4 cilt, 1908-1938)
tercümesini kararlaştırır ve bu işle İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'ni
görevlendirir. 1940'tan itibaren bazı değişiklikler ve "düzeltmeler"
yapılarak fasiküller halinde çıkarılmaya başlanan "İslam Ansiklopedisi,
müslümanların ilim, fikir ve san'at aleminde vücuda getirdikleri eserler
ile müslüman kavimlerin gerek asıl vatanlarına ve gerek yayıldıkları yerlere
ve İslam dininin girdiği bütün sahalara dair tarih, coğrafya, etnografya,
felsefe, kelâm, fıkıh ve dil malümaunı, veciz ve kesif bir ansiklopedi
üslubu ile, yani az satır içinde çok malumat sıkıştırmak suretiyle, ihtiva
eden muazzam bir eserdir." 13 ciltten oluşan Ansiklopedi, 1988 yılında
tamamlanmıştır.
Bundan başka, ilk resmî ansiklopedi olan İnönü Ansiklopedisi için ön çalışmalar
yapılır. Yabancı dilde yazılmış ansiklopediler incelendikten sonra 1941
yılı başlarında Ansiklopedi Bürosu kurulur. Büro, 'Larousse du Vingtieine
Siecle' ansiklopedisini örnek alarak proje çalışmasına girişir ve 1943'ten
itibaren - 1951'den sonra adı Türk Ansiklopedisi olarak değiştirilen -
İnönü Ansiklopedisi'nin ilk ciltlerini yayımlar. Ansiklopedi'nin önsözünde
Yücel şunları yazmaktadır: "İleri milletlerin hepsinde, insanlığın
bütün bilgilerini o milletlerin ihtiyaçlarına göre ve hayat anlayışlarına
uygun bir şekilde özünü çıkararak kısaltan ansiklopediler vardır. Her
gün yeni bir meseleyi incelemek ihtiyacı karşısında güçlükleri gidermek
için bu türlü eserlere başvururlar. Medeni hayatın doğurduğu ihtiyaçlar
ve davalar ne kadar çok olursa, fertlerin bu ana kitaplara başvurma zorunlulukları
da o kadar artar. Türkiye'de aynı ihtiyaçla ansiklopediler neşrine teşebbüs
edilmiş ve küçük mikyasta özel teşebbüslerin başarıları da görülmüştür.
Yalnız bir memlekette belli bir görüşe göre bir ansiklopedi vücuda getirilebilmesi
için bu ihtiyaçla beraber onun bütün maddelerini yazacak ve o memlekete
has olan millî vasıftaki noktaları oradan buradan alma suretiyle değil,
zatî incelemeler halinde tesbit edecek bilim ve düşünce adamlarının yetişmiş
bulunması da lazımdır. Bu kadar da yeter değildir; pek büyük emek ve esaslı
teşkilat isteyen bu çalışmaları sonuna varacak teşkilde devam ettirmek
için, çok kereler resmî bir otoritenin mevcudiyeti ve bu otoritenin manevi
yetkisiyle beraber maddî fedakarlıklardan da çekinmeyecek bir iktidara
sahip bulunması şarttır. Memleketimizde şimdiye kadar bu şartlar bir arada
ve aynı zamanda bulunamamış olduğu için, Tanzimattan beri geçen bir asır
içerisinde tamam bir Türk ansiklopedisi yapamadık. [...] 1939 mayısında
topladığımız Birinci Neşriyat Kongresi'nin verdiği karar ve meydana vurduğu
dilek, bu konuda Maarif Vekilliği'ne esaslı bir vazife vermiş oldu, Neşriyat
Kongresi'ni takibetmekte gecikmemiş olan İkinci Cihan Harbi'nin sebebiyet
verdiği güçlüklere ve memleketimiz gibi harb dışında kalmış yerlerde bile
bu güçlüklerin gittikçe ağırlaşan sıkıntılar doğurmasına rağmen, milletimizin
bu büyük ihtiyacını karşılamağa karar verdik." İnönü Ansiklopedisi
programında, bu büyük proje şöyle belirlenir: "İnönü Ansiklopedisi
bütün dünyanın fikri mahsulünü, bu asır medeniyetinin ilmî zenginliğini
hülasa olarak ve birbiriyle münasebetli ve ahenkli bir şekilde toplamakla
beraber bilhassa Türklüğe, şarka ve İslam'lığa ait malumat için en emin
bir müracaat kitabı olacaktır. Eser birinci vasfından dolayı bütün halkımızın
ve tahsil gençliğimizin ihtiyacına cevap vereceği gibi ikinci vasfından
dolayı da milletler arasında dikkate, istifadeye değer hususiyetleri bulunan
bir ansiklopedi mahiyetini taşıyacaktır." Mahmut Şakiroğlu, 33 cilt
halinde yayımlanan Türk Ansiklopedisi'nin kaderini şu sözlerle anlatır:
"41 yıllık bir mücadeleden sonra biten bu girişim ise daha ilk fasikülden
itibaren seri eleştirilere konu oldu, ilk iki fasikül tekrar basıldı ve
her evrede tartışıldı. Zira plan tam yapılmamıştı. Kime yöneleceği baştan
belirtilmede tereddüd uyandırdığı için her on yıllık evrelerde 'Türk Ansiklopedisi'
devrin siyaset çalkantılarına uğradı. [...] Çok partili dönemde başlayan
tartışmalar 1950 yılında devrin partisi düşürülünce, ansiklopedi de isimden
başlayarak çok şey değiştirdi. Bilgiler daha yazıldığı sırada bile eskidiği
için tartışma konusu oldu. "İslam Ansiklopedisi'nin kaderi gibi,
millî ansiklopedimizin de tamamlanması hiçbir tartışma konusu olmadı,
yaygın olan söylenceye göre 'yorgun ansiklopedi' diye tanınan bu eser
de, gecikmesi bakımından eleştiriye uğradı." İnönü Ansiklopedisi
için, 1941 yılında, başka ülkelerde uygulanan yöntemlerden de faydalanılarak
bir program ve direktif projesi hazırlanmış ve esere katkıda buluna-cak
kişilerin fikrini almak için ilgililere dağıtılmıştır. Bu ankete gelen
cevaplar incelendikten sonra, 1942 yılında, Yücel'in başkanlığı altında
bir toplantı düzenlenmiş ve bir program hazırlanmıştır.
1942'de Grand Memento Larousse'un çevirisine başlanmış, fakat bitirilememiştir.
1943-54 yılları arasında da Celâl Esat Arseven'in hazırladığı 5 ciltlik
Sanat Ansiklopedisi yayımlanmıştır. Bunlardan başka Neşriyat Kongresi'nde
alınan kararlar uyarınca, çeşitli dergilerin de yayımlanmasına başlanmıştır.
1939'dan itibaren İlköğretim 1939, Maarif Vekilliği Tebliğler Dergisi
1939, Teknik Öğretim 1940, Tercüme Dergisi 1940, Tarih Vesikaları 1941,
Kadın-Ev 1943 ve Köy Enstitüleri 1945 gibi hemen hemen eğitim ve kültürün
tüm alanlarını kapsayan dergiler çıkar. Bu dergilerin gerek görünüşü,
gerekse kalitesi bakımından, Yücel'in Paris'le bulunduğu yıllarda yayımlanmakla
olan Fransız dergilerinden etkilendiği görülür. Bütün bunların İkinci
Dünya Savaşı yıllarının büyük ekonomik güçlükleri karşısında gerçekleştirilebilmesi
gerçekten dikkate şayandır.
|