HASAN-ALÎ YÜCEL'İN TÜRK GENÇLİĞİNE SESLENİŞLERİ
Doç. Dr. Ferhan OĞUZKAN
Hasan-Âli yücel, yakın tarihimizde Kurtuluş Savaşı'ndan sonra Atatürk
Türkiye'sinin gerçekleştirmeyi öngördüğü eğitim ve kültür atılımlarında
bir eğitimci, bir yazar ve bir düşünür olarak çok yönlü çalışmalarıyla
iz bırakmış, önde gelen seçkin aydınlarımızdan biridir. Onun kişiliği,
yazdığı eserleri, düşünce dünyamıza yaptığı katkıları ve üstlendiği
görevlerdeki başarıları ayrı ayrı incelenmeye değer.
Yücel, 1938-1946 yılları arasında yedi yıl,
yedi ay ve dokuz gün süreyle Millî Eğitim Bakanlığı da yapmıştır. Onun
bakanlığı sırasında eğitim, kültür ve spor alanlarında çağdaşlaşma doğrultusunda
önemli gelişmeler sağlanmıştır. Denebilir ki bu gelişmeler yoluyla bize
özgü bir "aydınlanma" döneminin temelleri atılmıştır.
Yücel, bakanlığı süresince küçük ya da
büyük topluluklar karşısında çoğu bugün birer belge niteliği taşıyan
konuşmalar yapmış, demeçler vermiştir. O, bu konuşmalarında ve demeçlerinde,
çoğunlukla, seslendiği kimselere çağdaş uygarlık düzeyine erişmenin;
Cumhuriyet yönetimine bağlılığın; Atatürk ilke ve devrimlerini benimseyip
ileriye götürmenin önem ve gereğini anlatmaya çalışmıştır.
Yücel'in Millî Eğitim Bakanı olarak her
yıl 19 Mayıs Spor ve Gençlik Bayramı törenlerini açarken yaptığı konuşmalar
ise, ayrıca üzerinde durulması gereken özellikler gösterir. O, bu açılış
ve kutlayış konuşmalarında Türk gençliğine yaşadıkları günlerin anlamını
ve değerini açıklamaya, yükümlülüklerini belirtmeye, Atatürk'e ve Cumhuriyetin
temelinde yatan ilke ve ülkülere bağlılıklarını pekiştirmeye büyük bi
önem vermiştir.
Bu yazıda, söz konusu konuşmalar sırasıyla
ele alınarak sekiz yıla yakın bir zaman dilimi içinde Hasan-Âli Yücel'in
Türk gençliğine aşılamaya çalıştığı düşünce, davranış ve duyguların
belirtilmesine çalışılacaktır. (*)
Yücel, 19 mayıs 1939'da yaptığı ilk konuşmasında
sözlerine, "'yurttaşlarım" diye başlar, "Şimdi, hür, müstakil
bir vatan olarak üstünde dimdik durduğumuz bu azik topraklar, onun (Atatürk'ün)
bize, ölmez, zeval bulmaz yadigarıdır. Ondan ayrılmanın acısı, kalplerimizde
vatan muhabbetine, istiklal aşkına İnkılabetti. Onu vatanımız kadar sevmek,
vatanımızı onun kadar sevmek olmuştur" diye devam eder. Sonra, konuş-masının
bitimine yakın şunları söyler: ,
"İstiklal ve hürriyet tarihimizin başlangıcı,
sizin bayramınızdır. Yürekleriniz vatan sevgisi, dimağınız ilim aşkı,
benliğiniz fazilet nuru ile dolu olsun... Bizler; ağalarınız, babalarınız,
analarınız, atalarınız, bizler; bizden sonra gelecek Türk evlatlarını
kendimiz-den daha mükemmel görmekle mesut olacağız... Vatan, sizden önceki
nesilden, bizden, mal islediği zaman malımızı, can istediği zaman canımızı
verdik. Sizin de, bizden sonra gelecek nesillerin de böyle yapacağına
iman ediyoruz.
Gençler;
Sizi, neşeli, canlı, heyecanlı, duygulu
ve uyanık gören bütün millet, sizinle beraber bayram ediyor. Varlığınızı
saran bu sevgi ile iftihar ediniz." (s 8-9)
Yücel, 19 Mayıs 1940 da Spor Ve Gençlik
Bayramı'nı açarken yaptığı konuş-masına "19 Mayıs, "Samsun",
"Millî Mücadele", "Vatan ve İstiklal" gibi her biri
kutsal anı ve kavramları çağrıştıran sözcüklerle başlar ve şöyle devam
eder:
"17 milyon insanı besleyen topraklarıyla;
suları damarlarımızda akan kanlar gibi bizim olan nehirleriyle; zaferlerin
gölgesi hala dalgalarında titreyen denizleriyle; ecdat tür-besi olmuş
sıra dağlarıyla; göklerinde rahmet ve bereket taşıyan bulutlarıyla mukaddes
bir bütün olan Türk vatanı, bundan tam yirmi bir yıl önce kat'i bir kurtuluşun
müjdesi-ne kavuşmuştu. O kurtulan vatanın ebediyete kadar sahibi sensin
en büyük Milletim!"
Bu coşkulu söylevinin sonunda Yücel, spor
alanını dolduran öğrencilere şöyle seslenir:
"Gençler! İnkılabın, Cumhuriyetin Çocukları...
Size böyle hitap ediyorum. Çünkü aranızda yirmi bir yıl önce, 19 Mayıstan
evvel doğmuş olanlar yok gibidir. Sizler dünya-ya geldiğiniz dakikadan
beri, bizlere tahatturu elem veren acı hadiselerden bir tekini bile görmeksizin,
hür, müstakil ve daima mamur edilmeye çalışılan bir vatan üstünde büyüdünüz...
Size bu mesut çocukluk ve gençlik devrim bahşetmek için, taarruza uğramış
vatan toprakları üstünde çekinmeden can verenleri ve onlara bas olanları
yüreklerinizde minnetle, hürmetle yaşatmalısınız. Sıra size geldiği zaman,
gözü pek, vatansever babalarınız, analarınız gibi millet ve istiklal uğrunda
dövüşmeyi, erkeği, kızı beraber icabında ölmeyi şimdiden göze almalısınız."
(s.54-55)
Yücel, 1941 yılında 19 Mayıs Gençlik ve
Spor Bayramı'nı açarken yaptığı konuşmaya "Tarihimizin en karanlık
devrine ışık ve hayat verici bir sabah olan 19 Mayıs 'ı kutlamak için
bugün memleketin her yanında böyle toplanmış bulunuyoruz" sözleriyle
başlar, dinleyenlere Atatürk'ün "esir düşmüş olan aziz yurdu, düşman
elinden kurtarmak karariyle" 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktığını
hatırlatır ve O'nun tarihimizdeki unutulmaz hizmetini bir kez daha belirtmek
ister:
"Türk Milletini, dünyanın dört bucağında
yangınların tutuştuğu bir devirde bu derece sağlam, bu derece azimli ve
iradeli, bu derece yekpare kılan kudret; O'nun her Türkün kalbinde yaktığı
istiklal aşkının ateşi, millî namus ve şerefin meşalesidir." der.
Ve bu konuşmasında gençlere de şöyle seslenir:
"Millî birliğin bugünü yarına ulaştıracak çelik bağı ve millî birlik
ve beraberliğin diri timsali sizlersiniz. Vazifeniz, şerefiniz gibi büyüktür.
Bu şerefli vazifeyi yapabilmek için şunu bir an unutmayınız. Hayat, devamlı
bir emekle, kutsal bir amaca vakfedilme-dikçe vicdan huzuriyle müsterih
ölmek hiç kimseye müyesser değildir... Bu hakikate ermek için her şeyden
önce yürekleriniz, vatan ve millet sevgisiyle dolmalı; namus, şeref ve
istiklal aşkıyla yanmalıdır. Sizlerin bu duyguda olduğunuza itimat ediyoruz."
(s.82-83)
Yücel'in 19 Mayıs 1942 günü için hazırladığı
bayram konuşmasını kendisinin rahatsızlığı dolayısıyla zamanın CHP Genel
Sekreteri Memduh Şevket Esen-dal okur. Yücel, bu konuşmasında da sözlerine
yine çok saydığı ve sevdiği "Büyük Kurtarıcı", "Ölümsüz
Kahraman", "Eşsiz İnsan" diye betimlediği Atatürk'ü anmakla
başlar:
"Ölümünden sonraki 19 Mayıs'tan beri geçen dört yıl içinde huzurunuza
çıkarak andığım ve büyük milletçe hep beraber andığımız Büyük Kurtarıcı,
Ölümsüz Kahraman, Eşsiz insan Atatürk; bugün, 23 sene önce ölümlerden
kurtardığı Türk Milletinin kalbinde sönmeyen ateşini yine Öz nefesiyle
yeniden alevlendiriyor. Hangi ana evladını, hangi çocuk babasını, hangi
sevgili gönüllüsünü, Türk Milletinin onu sevdiği kadar sevebildi? Türk
Milletinin ona beslediği özlemi, hangi evlad anasına, hangi çocuk babasına,
hangi sevgili gönüllüsüne duyabildi? Atatürk'ü hatırlamak için Türk tarihinin
her anı, 19 Mayıs'tır. Onu her ne suretle, her ne vesile ile anarsak analım,
yüreğimizde canlanan duygu, milli savaş ve istiklal yıllarının heyecanı
oluyor ve her zaman öyle olacaktır. Onun bize emanet ettiği hür ve özgür
vatan üstünde yaşayan her Türk Millî Savaş ve istiklal ruhunun gözüpek,
kahraman birer koruyucudur. Bunun içindir ki Atatürk, yaşamakta ve yarın
doğup yaşayacak bütün Türklerin ruh ve mana halindeki idealleridir."
Yücel bu konuşmasının sonunda çok sevdiği
gençlere karşı beslediği güvenini de şöyle belirtir:
"Gençler;
Bütün bu sözleri söylerken gözlerim sizlerden
ayrılmadı. Size bakarken Türk milletinin sizin gibi güzel yarınlarını,
sizin gibi bahtiyar geleceklerini görüyoruz. Bu güven verici vasıfları
ahlakınızla, çalışmanızla, ruhta ve bedende sağlamlığınızla kazanıp devam
ettireceksiniz." (s.128-129) (*)
Yücel, 19 Mayıs 1944'de Gençlik ve Spor Bayramı'nı açarken yaptığı konuş-masına
"Türk Milletini esirlikten kurtaran, Türk vatanını istiklaline kavuşturan
Atatürk; millî benliğimize vurulan zincirleri kıran, inkılapçı Türk Cumhuriyetini
kuran Atatürk; büyük insan Atatürk, eşsiz kahraman Atatürk..." diye
başlar; O'nun artık aramızda olmadığını, fakat anısının gönüllerde yaşadığını,
sevgisini içimizde, minnetini iliklerimizde duyduğumuzu, atılımlarını
bıraktığı yerden sürdürdüğümüzü, onu unutmadığımızı, O'na yaraşır insan
olmaya çalıştığımızı söyler.
Yücel, daha sonra, "Gençler, sevgili
Türk çocukları, kardeşlerim, yavrularım!" diyerek öğrencilere şöyle
seslenir:
"Beni yürekten dinleyin, duyarak inanarak dinleyin; çünkü size yürekten
söylüyorum, duyarak inanarak söylüyorum. Millet ve memleket davalarında
başarınızın birinci şartı, Atatürk'e, İnönü'ye inanmaktır, onlara bağlanmaktır.
Doğru düşünce onların sözünde, doğru hareket onların izindedir. Biz Atatürkçüyüz.
Böyle olmayanlar karşınıza çıkarsa onlara yüz vermeyin, onlara söz vermeyin.
Atatürk ile İnönü'nün izinde ve emrinde can veren istiklal kurbanları,
sizden bunu bekliyor, bunu istiyor... Düşman, ister içimizde ister dışımızda
olsun, onunla böyle düşünerek dövüşeceğiz. Bu topraklar bizimdir. Atatürk'ün
cumhuriyeti, istiklali emanet ettiği Türk gençliği; siz de bizimsiniz,
bize emanetsiniz... Size güveniyoruz... Her güçlüğü gücünüzle yenecek
kudrette ve kıymettesiniz. Sizin neşenizle saadetimizi, sizin varlığınızda
ölümsüzlüğü duyuyoruz." (s, 232-233) ;
Yücel, 19 Mayıs 1945'de Spor ve Gençlik
Bayramı'nı açarken yaptığı konuş-masına, "Yıllar, yılları kovaladı;
olaylar olayları sürükledi; 1919yılının 19 Mayıs'ından 1945 yılının 19
Mayıs'ına girdik. Zamanın içinde bu dalga dalga yuvarlanan akışın kaynağı,
suları tükenmeyen pınarı, Türk Milletinin özü ve gözü olan Atatürk'tür"
diye başlar ve şu sözlerle devam eder:
"O, Samsun'a ayağını bastığı zaman
Türk Milleti, yaşama, varolma iradesini O 'nün varlığında buldu. Onun
içindir ki Türk Milleti varoldukça Atatürk yok olmayacaktır. şu anda,
Millî Mücadele kahramanı Mustafa Kemal'i kıvırcık kalpağiyle, Ebedi Şef
Atatürk'ü açık, dik başı ve saydırıcı bakışiyle, gençliğin taze ruhları
arasında, aziz bir hayat, sönmez bir hakikat olarak, yaşar, gezer, dolaşır
görüyoruz. O bizimle beraber, biz ondan ayrılmamış haldeyiz... Ölüm, onu
elimizden alabilir; fakat hiçbir kuvvet, Atatürk'ü gönüllerimizden silemeyecektir."
Yücel bu konuşmasını yine gençlere seslenerek
şöyle bitirir: :
"Şunu iyi biliniz ki Cumhuriyet Devrinin başları... şahsiyetlerinizin
gelişmesinde Türk varlığının istikbalini gördüler. Bu görüşle tarihimizin
en manalı günlerini sizlere armağan ettiler. 19 Mayıs o günlerden biridir.
Sizlerin, yalnız ve yalnız milletçe ve insanlıkça yüksek bir değer olmanıza
çalışıyoruz... Size güveniyoruz, sevgili Türk çocukları." (s.271)
Yücel'in, Millî Eğitim Bakanı olarak, Türk
gençliğine son seslenişi 19 Mayıs 1946 tarihindedir. O, konuşmasının giriş
bölümünde yine günün kutsallığını belirtir, yirmi yedi yıl önce Karadeniz'in
coşkun dalgalarını aşarak Samsun'a gelen geminin Anadolu kıyılarına biri
Mustafa Kemal, öbürü de Türkiye Cumhuriyeti olmak üzere iki büyük varlığı
birlikte getirdiğini söyler. Bu iki varlığın değerini ve birbirinden ayrılmazlığını
da şöyle açıklar:
"Anavatanın bağrına bu ikiz doğan varlıklardan
biri, bugün bir hatıra, bir fikir, bir ideal olarak yüreklerimizde yaşamaktadır.
Bu duyuştaki Türk Milleti için sevgili Atatürk ölmemiştir; yalnız o kadar
değil, ulusumuzun ileri nesilleri için de, daima canlı kalacak, asla ölmeyecektir.
Onun içindir ki Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk'ün bu ölümsüzlüğü-nü, kendi
varlığında ve bütün hayatında beraberinde götürecektir. Onun içindir ki
Türk Milleti, bu paha biçilmez emanetini sonsuz istikballerin bir ufkundan
öbür ufkuna sönmez bir güneş gibi taşıyacaktır."
Yücel, gençlere son seslenişini şu sözlerle
bitirir:
"Türk Devleti, sizin bedence gürbüz,
ruhça uyanık, karakterce üstün varlığınızda sarsılmak bilmez güvenini
buluyor.
Gençler;
Bayramınız kutlu olsun! Atatürk'ün büyük
emaneti Türkiye Cumhuriyeti dünya durdukça dursun!." (s. 319-320)
Hasan-Âli Yücel'in bakan olarak yapmış olduğu bu konuşmalara topluca bakıldığı
zaman görülür ki onun Türk gençliğine iletmek istediği birtakım önemli
düşünce ve duygular vardır. Bunları kısaca açıklamak yerinde olur.
Yücel'in bu konuşmalardan yararlanarak gençlere
herşeyden önce amaçladığı Mustafa Kemal'in Samsun'a ayak bastığı günün,
yakın tarihimiz için çok anlamlı bir gün olduğunu belirtmektir. Ona göre,
yeni Türk devletinin Türkiye Cumhuriyeti'nin doğuşu ve başlangıcı 19 Mayıs
1919'dur. Ve bu cumhuriyetin temelinde bağımsızlık, özgürlük ve çağdaşlık
yatmaktadır.
Bu konuşmalarda dikkati çeken bir başka
özellik de Atatürk'e geniş bir yer verilmiş olmasıdır. O'nun her yıl içli,
duygulu ve övgü dolu sözlerle anılmasının büyük bir anlamı vardır. Çünkü,
O'nun ne yaptığını kavramak, O'nu sevmek, Onun devrimlerini benimseyip
yaşatmak cumhuriyeti benimsemek, sevmek, korumak ve yüceltmek için şarttır.
Yücel'e göre Atatürk sevgisi ile cumhuriyet yönetimine bağlılık Özdeş
bir davranıştır.
Gençliğe seslenişlerde işlenen bir başka
tema da "vatan ve millet" sevgisidir. Yücel bu sevgiye değinirken
Anadolu'nun toprağını, akarsularını, dağlarını, denizlerini dile getirir;
ulusu ve yurdu için canlarını verenleri de daima saygı ile anar. Böylece
yurt ve ulus sevgisini somutlaştırmaya çalışır. Ayrıca, gençlerden şehitlerimize,
gazilerimize ve Kurtuluş Savaşı'nda görev almış kahramanlarımıza karşı
saygı beslemelerini ister.
Söz konuşu konuşmalarda üzerinde durulan
önemli kavramlardan biri de "millî birlik ve beraberlik" kavramıdır.
Yücel, gençlere birlik ve dayanışmanın zorunluluğunu anlatır ve ulusun
buna ihtiyaç duyduğunu belirtir. Bu noktanın iyi değerlendirilmesi için
Yücel'in bakanlık yaptığı yılların ülkemiz bakımından ne denli bunalımlı
yıllar olduğunu hatırlamak gerekir. O yıllar İkinci Dünya Savaşı'nın bütün
şiddetiyle devam ettiği yıllardır. Yurdumuz her an bir saldırıya uğramak
tehlikesiyle karşı karşıyıdır. Yücel, bu durumu göz önünde bulundurarak
bir devlet adamı bilinci ve duygusu ile birkaç konuşmasında açıkça, öteki
rinde de örtülü biçimde gelecek güçlüklere, tehditlere karşı gençlere
bedence ve ruhça hazırlıklı olmalarını söyler.
19 Mayıs konuşmalarında Yücel'in gençlere
sonsuz bir güven beslediği açıkça anlaşılır. Bu güven, aynı zamanda, onun
ülkemizin geleceğine ilişkin kesin iyimserliğini de yansıtır. Her konuşmasının
sonunda gençlere seslenirken kullandığı sözcükler; çocuklarımızı, gençlerimizi
çok seven ve onları koruyan, iyi ahlaklı ve çağdaş bir kişilikle yetiştirmeye
çalışan bir eğitimcinin belirgin Özelliğini de ortaya koyar.
(*) 1943 'de tüm hazırlıklara rağmen Ankara 'da Gençlik ve Spor
Bayramı Töreni şiddetli yağış nedeniyle yapılamaz, dolayısıyla Yücel,
o yıl gençliğe seslenme imkanı bulamaz.
|