HASAN-ALİ YÜCEL VE LAİKLİK
Mustafa GAZALCI
Eğit-Der Genel Başkanı
"Atatürkçü, Destansal, Milli Eğitim Bakanı Hasan-Âli
Yücel, " 29 Şubat 1996'da yitirdiğimiz eğitimci, yazar Rauf İnan'ın
Eğit-Der yayınlarından çıkan son kitabının adı. Bir kitap adı için uzun
olmasına karşın Hasan-Âli Yücel'i çok güzel nitelediğinden bu adın konulmasını
istedi Rauf İnan.
Gerçekten de Yücel katıksız bir Atatürk'çüdür. Yolu, düşüncesi, pusulası
bilimdir, usdur. Laik, çağdaş bir eğitim anlayışına sahiptir. İnsan,
özgürlüğünden, us bağımsızlığından yanadır.
Yücel'in destansal bir yaşamı vardır. 7 yıl, 7 ay, 7 gün kaldığı Mili
Eğitim Bakanlığında birçok işi arkadaşlarıyla birlikte başarmıştır.
Örneğin:
500'e yakın soyyapıtı ( klasiği) topluma kazandırmıştır.
Sanatın her dalında, resimde, heykelde, tiyatroda, müzecilikte özendirici
olmuştur. insanı gerçek insan yapan sanatı yaygınlaştırmıştır.
Eğitim Kurultayları (Şüra ) ilk onun zamanında toplanmıştır.
Görev yaptığı 1938 ile 1946 yılları arasında okuma-yazma oranı %23 den
%40 çıkmıştır.
Ansiklopedi, dergi, sözlük çıkarmada öncülük etmiştir.
Özerk üniversitenin temelini almıştır.
Köy Enstitüleri gibi büyük bir eğitim dizgesine Tonguç ve başkalarıyla
birlikte ortam hazırlamıştır.
LAİKLİK ANLAYIŞI:
H. A. Yücel dini çok iyi bilmesine, çocukluğu dinsel ağırlıklı bir eğitimden
geçmesine karşın, yükseköğrenimde gördüğü felsefe eğitimi, hümanist
kişiliği, insan özgürlüğüne ve us bağımsızlığına bağlılığı onu laik
yapmıştır. Laik eğitimden hiç ayrılmamıştır.
Devlet ve eğitim işlerine dinsel etkiyi sokmamıştır. Tam tersine eğitim
birliğinin gereği olarak laik eğitimi, insanı özgürleştiren iş ve sanat
eğitimini savunmuştur.
Doğruyu, inandığını, her türlü saldırıya karşın "bir kuşun ötüşü
gibi" söylemiştir. Yutkunmamış, inandığı yoldan dönmemiştir.
Yücel, yazdığı "iyi Vatandaş iyi İnsan" adlı kitapta dinler,
üç peygamber, kişi ve toplum üzerine bilgi verdikten 'sonra, çıkış olarak
hukukun, aklın, barışın üstünlüğünü göstermiştir. "Önemli olan
şu ya da bu olmak değil, kendimizin ne olduğunu bilmektir. Bizim insanımızdan
vazgeçmedim. Geçemem. Doğru bildiklerimi ona açmaya mecburum. Kullandığım
yöntem sevgidir. (İyi Vatandaş iyi insan - Önsöz) "Ulusal varlığımıza,
uluslararası bütüne saygı gösterelim, ona hizmet edelim. Barış bir savaşın
sonu değil, bitmeyen ak günlerin başı olur. Ruhumuzda yüksek emellerin,
ferah verici ümitlerin meşalesini daima yanık ve uyanık tutalım. İyi
vatandaş iyi insan olma yolunda bulunalım." (İyi Vatandaş İyi İnsan
S.190)
Yücel, 4 Kasım 1945 tarihinde toplanan Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim
ve Kültür Komisyonu'nda (UNESCO) ulusal eğitimimizin temel ilkelerim
şöyle açıklamıştır: "
a) Bütün dünya uluslarını tanımak, anlamak ve saymak,
b) Kapalı bir kültürde mahpus kalmayarak insanlığın ortak kültür kaynaklarına
gitmek,
c) Yurttaşlar arasında ırk, din, dil, sınıf ayrılıklarım gözetmemek."
2 Mart 1942 tarihinde l. Kaymakamlık kursunda kaymakam adaylarına yap
tığı konuşmada laiklik ilkesini açıklamıştır. Cumhuriyet eğitiminin
laiklik ilkesi eğitim birliği yasasıyla başladığını belirttikten sonra
konuşmasını şöyle sürdürmüştür:
"... Cumhuriyet devleti esasen din ve devleti ayırılmış, dini sırf
bireylerin vicdanlarına, duygularına bırakmış olduğu için cumhuriyet,
çocukların eğitimin de bilginin ahlak ve ahlakın bilgi kadar dini kaynaklardan
ayırılmış olarak verilmesini sağlamıştır. Bu itibarla cumhuriyet okullarında
devlet eliyle din eğitim yapılamaz. Telkin ettiğimiz ahlak dini değerlerle
yaptırıma sokulamaz. Bizin için ahlaki ilke toplumdur. Her hareket topluma,
yani ulusa yararlı ya da zarar olması bakımından önem taşır."
Eğitim birliğimizi bozan, zorunlu Din ve Ahlak Bilgisi dersinde bir
mezhebi öven, başka mezhebi küçümseyen anlayışa karşı da bu konuşmadan
çıkarılacak çok dersler var.
"Cumhuriyet eğitiminin laik oluşu Türk ulusunun mezhep telakkileri
(konusu) bakımından çok önemlidir. ... Devletin resmî eğitimi içerisinde
ve nüfusun üçte birine yakın kütlenin kabul etmediği şeyleri telkine
ne hakkımız vardı?
Artık bugün bu inanış, niçin bir ayrılık vesilesi olsun? Tcvhid-i Tedrisat
(Eğitim Birliği) kanunu eğitimi tek elde toplarken bizim toplum yapımızda
mezhep yönünden önemli bir davayı çözmüştür."
Aynı konuşmada devrimci anlayışa nasıl sahip olduğumuzu, ulusculuğumuzun
ırkçılık ve dinsellik öğesi taşımadığını şöyle vurguluyor:
"Kimi memleketlerde nasyonalizm (ulusçuluk) iki öğeyi beraberinde
taşır. Din ve gelenek. Fransa'da olduğu gibi. Bizim nasyonalizmimiz
böyle değildir. Mutlak suretle geleneğe bağlı olmadığımızdan devrimciyiz.
Tevhid-i Tedrisat işini yaparken yüzyıllardan beri gelen bir geleneği
koparıp attık. Bizim anladığımız nasyonalizm ananeci olsaydı, örneğin
harf değiştirilmesini yapamazdık. Laiklik fikri olmasaydı, Tevhid-i
Tedrisat kanununu çıkaramazdık, yani medreseleri kapatamazdık."
Bakanlıktan ayrıldıktan sonra da Atatürk ilkelerini, özellikle laikliği
savunmuştur.
"... Teokratik Osmanlı nizamı, türlü kaypaklıklarla idarei maslahatçı
düşünüşler içinde yuvarlanıp giderken Atatürk'ün laik anlayışı yardımımıza
yetişti. Beş mi, on mu şu an bilemediğimiz milyonlarca alevi vatandaşlarımız,
bu prensibin anayasaya girmesi ile rahat nefes alabildiler. Aşağılanmaktan,
dinsiz, zındık bellenilmekten kurtuldular. Alevi-Sünni ikiliği cumhuriyet
döneminde kalkmıştır. Devlet elinde din, günlük hayatın en basit gösterilerine
kadar müdahale eden bir baskı olmaktan bu devirde yakasını sıyırmıştır."
(Batılılık 18.11.1953)
"... Atatürk inkılapları; yobazlığa, akılsızlığa geriliğe, medeniyet
düşmanlığına karşıdır; müslümanlığa karşı değildir. Türk aydınları bu
bakımdan düşünmeli, söylemeli yazmalıdır." (Dinimiz ve inkılaplarımız
18.9.1953)
SONUÇ:
Yazıya Yücel'le görev yapmış, onun için "Dünyanın en büyük eğitim
bakanlarındandır" diyen M. Rauf İnan'ın sözleriyle son verelim.
"O, mutlu bir adamdı; Atinalı bilgin ve yasacı Solon'un Lidya Kralı
Kresus'a anlattığı gibi.
Zaman, yılları, yüzyıllarıyla onun gömütünün üstündeki çiçekleri solduracak
bir gün; onları çevreleyen mermerler, başı ucundaki yazıtı, dahası o
gömütlük bile yok olacak bir gün; ancak Hasan-Âli Yücel adı yaşayacak;
kendi yazılarında, yapıtlarında, bakanlığındaki eşsiz büyük başarılarında
ve eğitim tarihlerinde yaşayacak.
Bunu sağlayan güçlü giz şu ki: O, bir karar adamı idi. Bu karar, tarihten
Atatürk'e, ondan ilerilere, geleceklere doğru giden bir akımın, Atatürk'ün
ilkeleri, amaçları doğrultusunda olan bir akımın yönündeki karardı."
(Atatürkçü Destansal Millî Eğitim Bakanı Hasan-Âli Yücel, s.53)