HASAN-ALİ YÜCEL'İN YAZIN ETKİNLİKLERİ
Mehmet AYDIN
Hasan-Âli Yücel, Türk eğitiminin gelişmesi
ve yaygınlaşmasını sağlayan değerli bir eğitimci olmasının yanında,
düşün ve yazın alanında da pek çok ürünler veren güçlü bir yazın eridir.
Onca yoğun çalışmaları arasında O, halkımıza değişik konularda yazdığı
tam 37 yapıt bırakmıştır.
Şiir alanında şu yapıtları vardır: Dönen
Ses (1933), Sizin İçin (Çocuk şiirleri, 1938), Dört Hayvan - Bir İnsan
1943). Mevlana (Manzum Levha, 1952), Dinle Benden (1960), Allah Bir
(1961).
Araştırma ve inceleme dalında oluşturduğu
13 kitap şunlardır: Ruhiyat Elifbası (1924), Türk Edebiyatı Numuneleri
(1926), Sanat Musahabeleri (1926), Tarih-i Kadim ve Doksan Beşe Doğru
(Tevfik Fikret, 1928) Mevlana'nın Rubaileri (1932), Goethe-Bir Dehanın
Romanı (1932), Türk Edebiyatına Toplu Bir Bakış (1932), Bir Türk Hekimi
ve Eseri (1937), Fazıl Ahmet Hayatı ve Eserleri (1937), Davam (1947),
Davalar ve Neticeleri (1950), Edebiyat Tarihimizden (l. cilt:Yakup Kadri,
1957), Fecr-i Ati Hareketinin Geniş Tarihi (1957).
Makale ve fıkraları: Pazartesi Konuşmaları
(1937), İçten-Dıştan (1938), Hürriyete Doğru (1955), İyi Vatandaş-İyi
İnsan (1956), Kıbrıs Mektupları (1957), İngiltere Mektupları (1958),
Hürriyet Gene Hürriyet (İki Cilt: I/1960,II/1966), Kültür Üzerine Düşünceler
(1974)
Eğitim içerikli yapıtlar ve ders kitapları:
Mantık ve Metodoloji (1928), Ruhiyat Alfabesi (1930), Fransız Maarif
Teşkilatında Müfettişler (1934), Fransa'da Kültür İşleri (1936), Türkiye'de
Ortaöğretim (1938), Maarifle İlgili Söylev ve Demeçler (1946), İlk Okuma
Kitabı, Mantık Dersleri (Liseler için). Felsefe Dersleri (Liseler için).
Yurttaşlık Bilgileri (İlkokul 4 ve 5 için)
Bu yapıtlar arasında sanatının en belirgin
yanı, "Dönen Ses" adlı şiir kitabın-da yansır.
Hasan-Âli Yücel şiirlerim ilkin Dergah, Yarın, Hayat ve Yeni Mecmua
gibi dergilerde; araştırma, makale ve düşün yazılarım ise Milli Mecmua
dergisiyle Tasvir-i Efkar, İfham. Akşam, Ulus, Cumhuriyet ve Dünya gazetelerinde
yayımlamıştır.
Yücel, şiirlerinde önceleri aruzu, daha
sonraları hece ölçeğini kullandı. Dönen
Ses'te 33 şiir yer alır. Bunlardan üç şiiri de şarkı olarak bestelenmiştir.
Hece ölçekli şiirlerde; yapıları açısından yarım, tam, zengin, cinaslı
ve tunç uyakları yanında redif ve aliterasyon gibi yardımcı uyaklara
yer vermiştir. Düzenlerine göre ise mani tipi, koşma tipi, örüşük uyakların
yanı sıra çapraz ve sarma tip uyakları da bir arada kullanır. Ayrıca
şiirlerini kalıp olarak 7'li, ll'li ve 14'lü hece ölçüleriyle oluşturur.
Ancak hece ölçüşü içinde yeni duygularla, yeni söyleyişlere alabildiğine
açıktır.
Hasan-Âli, şiirlerinin altına kaleme aldığı
yılları belirttiği gibi, kimi yerde başlara bir ön-alıntı (epigraphe)
ekleme yoluna da gider. Özellikle 7-7'li ve 6-5'li hecedeki şiirlerine
daha yumuşak ve duyarlı bir uyum sağlamayı başarmıştır.
Dönen Ses'te O, varlıklara hep gönül gözüyle
bakar. İnsanlarla olan ilişkile . rinde, onlara sevgi ve gönül ikliminde
yaklaşır. Özlemini duyduğu aşkın kaynakları kadın, Tanrı ve vatan olmak
üzere üç yönlüdür. Kalbinin kadınına türküler düzer. Gizli kalmış eski
bir sevdasını gündeme getirir. 15 Mayıs 1919'da İzmir'in Yunanlılarca
işgal edilmesi olayını, Siyah Bayrak olarak simgeler.
Sanatçı, şiirlerinde gizemciliğe asla
yer vermez. Cenneti öbür dünyada değil, bu dünyada arar. Tanrı'nın gökler
yerine asıl gönüllerde bulunacağını açıklar. Düşüncelerini genellikle
duygu temeline oturtur: "Duymadan düşünmek yok dinimizde / Biz
kalb adamıyız, gönül eriyiz. (s.9)" der. Yusuf Has-Hacib Mevlana,
Yunus Emre ve Erzurumlu İbrahim Hakkı'yı yakından inceleyerek din darlığını,
çağdaş bir anlayışta tasavvufa dönüştürmüştür.
Şair, Türk halkının yeni bir yaşamın doğuş
sancıları içinde bulunduğuna dikkatleri çeker. Doğu'nun koyu bir karanlıkta
boğulduğunu, asıl ereğin Batı'ya yönelmek olması gerektiğini belirterek,
her alanda emeği yüceltir. Yaşantısının bir döneminde, ilkgençlik yıllarının
gerilimlerinden kurtulmasıyla, içindeki yaz la kış bütünleşmiş; kuşlar
gibi hafifleyerek, kendisinden hoşnut bir duruma gelmiştir, Bundan böyle
benliğini doğaya, güzelliğe ve insanlığa adar.
Bir ara bakışlarını yuvasına çevirerek,
uzak geleceğini, canı denli sevdiği çocukları olan Canan ve Can'ın devamında
görüp; saltık yokoluş hakkındaki kaygılarını ise hep onların gözlerinde
parlayan tertemiz sevinçleri, yüreğinde yaşat mayla giderir. Doğayı
hem korkunç, hem de güzel yanlarıyla sever. Bunun tersi ne, gönülsüz
olarak ona katlansa da, ne yazık ki kara ölüm, bütün canlıların yaşamlarını
belli bir sonla noktalar.
Hasan-Âli Yücel'in şiirlerinde dil, biçem
ve sanat anlayışı bakımından, özün de ulusal yazının ilkeleri egemendir.
O, dilde halk kaynağına yönelmiş; genellikle kendi yaşantısıyla yerli
konuları öne çıkarmıştır. Türkçenin bir bilim dili olması için var gücüyle
çaba göstermiştir. Nitekim sağlam kültürü ve üstün çalışmalarıyla, daha
erkenden Atatürk'ün dikkatini çeken Yücel, Dolmabahçe'deki dil kurultaylarına
da katılmış ve orada görev bile üstlenmiştir. Bu açıdan, Türk dilinin
arınmasına daha ilk baştan gönül vermiş bir aydındır. Daha sonraları.
Millî Eğilim Bakanlığı zamanında aynı eğilimi sürdürmüş; her türlü yerli
ve çeviri yayınlarda Türkçenin özleşmesini bilinçle desteklemekten geri
kalmamıştır.
Yücel, temelde halk şiirine bağlı görünürse
de ona öykünmeyerek, yeni yaşayış beğenisi ve söyleyişine uygun bir
uyum yaratmasını bilmiştir. Yaygınlaşan Türk yazın ve sanatını, ulusal
kültürle Batı uygarlığının bireşimine bağlar. Halk'çı ve toplumcu bir
öze dayanan Cumhuriyet anlayışını savunur. Onun insana, ülkeye, yaşama
ve dünyaya bakış açısı daha çağcıldır. O, yapıtlarında yepyeni bir tarih
ve benlik bilincini yansıtır. Irkçılık, mezhepçilik ve tarikatçılığa
karşı çıkar. Tam bir laik anlayışa sahiptir: "İnsanız, insanlık
esastır bizde / ... Keşkülle asayı çölde bıraktık / ... Mücerret değiliz,
ailemiz var / ... Biz yeni hayatın erenleriyiz. (s.9-12)"
Sanatçı, sınıf yazını yerine ulusal yazına
inanır, insanı dışlayan katı toplumcu düzenin, bilim ve sanat yaşamımıza,
uygulanmasına karşı çıkar. Sanat ve yazını; acıların, isteklerin ve
özlemlerin bir dili olarak kabul eder. Ancak bu iş için de kültür ve
beğeni düzeyinin yüksek, anlak ve duyguların belli bir eğitimden geçmiş
olmasını ileri sürer. Evrensel boyuta ise, yapıttaki ulusal değerlerin
gücüyle ulaşılacağı inancını öne çıkarır. Doğu ve Batı söylencelerinde
geçen birtakım kahramanları konu edinir. Böylece Doğu-Batı düşüncesinde
ortak noktalar arar. Anadolu bozkırının genel görünümünü ve koyu ıssızlığını
dile getirir.
Öte yandan Nazım Hikmet, Yücel için, temeli
Aşık yazınına dayalı gelenekçi şiire bağlı olmasına bir sitem olarak;
"Üç Telli Saz Şairine" adlı çok sert, eleştirel bir şiir yazmıştır.
Buna Hasan-Âli, "Üç Telli Saz" başlığıyla, Nazım'a bir yanıt
verir. Bu şiirde ona, "Eğer benim tellerimde inleyen bülbül hastaysa
/ Hastalık nerden geldi? (s.46)" diye sorar.
O, hümanist yapıda, çağdaş bir özgürlük
tutkunudur. Halkın yönetime katılmasını isteyerek, demokrasiye bağlılığını
açıklar. "Özgürlüğün sayrılıklarına tek ilacın, gene özgürlük olduğunu"
belirtir. Denemelerinde, kavramların sınırlarını belirleyip, onları
belli yerlerine oturtur. Ahlakın birtakım değerlere, dinin tümüyle inançlara
ve bilimin ise gerçeklere bağlı olduğunu söyler.
Yücel'in Sizin İçin adlı yapıtı, çocuklara yönelik şiirler olup bir
açıdan Tevfik Fikret ve Ali Ulvi Elöve şiirlerinin izlerini taşır. Dört
Hayvan, Bir İnsan adlı kitabı, karınca - arı - kelebek - ağustos böceği
ile insanı karşılaştıran düşündürücü ve felsefe nitelikli didaktik çocuk
şiirleridir. Mevlana, 15 parça şiirden oluşan bir yapıttır. Burada Mevlana'nın
yüceliği, dinsel raksın ruhlara göklerde gizli yollar açacağı, ney'in
tüm varlıklara yaratılışın gizini yansıtacağı, sema'ya katılacaklarda
ise tinsel aşkla erişilen cezbe ve iç gözlemin, insanda sınırsız bir
esrikliğe neden olacağı belirtilir. Dinle Benden adlı yapıtta şair kendi
toplumsal yaşamından kesitler verir. Karalamalara karşı kendini savunur;
var olan doğa ile yaratılan doğa. Doğu ve Batı görüşlerinin bireşimi,
evrenin sonsuzluğu ve bu arada sevgi ve hoşgörünün engin gücünü vurgular.
Allah Bir adlı dinsel nitelikli şiir kitabında, kendi özyapısından söz
eder. "Ölümlüler önünde ben eğilmem." dize-sinden O'nun, insan
olarak da sağlam ve sağlıklı bir ahlak yapısına sahip olduğunu anlıyoruz.
Hasan-Âli Yücel, sanat ve kültür adamlığı
yanında, bir yönetici olarak da kendisini yurdunun büsbütün hizmetine
adamıştır. Millî Eğitim Bakanlığı döneminde, büyük bir özveriyle şu
atılımları gerçekleştirmiştir: İlköğretim seferberliği, köy eğitimi
seferberliği, halk eğitimi seferberliği, sanat eğitimi seferberliği,
teknik eğitim seferberliği, yayın seferberliği ve her tür eğitim kurumunun
yasa ve yönetmelik temellerinin saptanıp gerçek bir yapıya kavuşturulması.
O, çok yönlü yazınsal ürünleriyle birlikte,
Türk kültürü ve eğitimine damgasını vurmuş, karizmatik bir önderdir.
Şurası kuşku götürmez bir gerçektir ki, Türk toplumu, köklü hizmetlerinden
dolayı Yücel'e her zaman hiç unutulmayacak şükran borçlarıyla doludur.
Ülkemizin aydınlanma çağını algılamasında onun büyük katkıları vardır.